Koşukavak Yöresi Kültür ve Dayanışma Derneği

Koşukavaklıların buluştuğu yer...

Bulgaristan Türkleri

Türkiye-Bulgaristan İlişkilerinin Bulgaristan'daki Türkler Açısından Değerlendirilmesi - Türkiye - Bulgaristan İlişkileri ve Bulgaristan Türklerinin Durumuna Etkisi-3

Makale Dizini

1997 sonrası dönemde, Türkiye - Bulgaristan ilişkileri sadece iki ülke arasında değil, Bulgaristan’daki Türkler açısından da önemli gelişmelere yol açmıştır. Aralık 1997’de Türkiye Başbakanı Mesut Yılmaz’ın iki günlük Sofya ziyareti, iki ülke arasındaki ilişkilere yeni bir boyut kazandırmıştır. 19 yıl aradan sonra, ilk defa bir Türk Başbakanı Bulgaristan’ı ziyaret etmekte idi. Yılmaz’ın bu ziyareti sırasında, Mutludere (Rezovska) nehri ağzındaki suların paylaşımı ve Karadeniz’deki suların kullanım sınırları belirlenmiştir. Her ne kadar, 1990’lı yıllardan beri Türk iş adamları Bulgaristan’daki yatırımlara ilgi gösterdiyse de Aralık 1997’ye kadar yeterince yatırım yapılmamıştır. Türk Ticaret Odasına Bulgaristan’da faaliyet gösterdiğine dair 1.752 şirket bildirimde bulunmasına rağmen, çoğunu “fiktif”, yani “hayalî” firmalar teşkil etmektedir.(76)

1998’de yapılan Türkiye ve Bulgaristan arasındaki Ticaret Anlaşması ile iki ülke arasındaki ticaretin gelişmesi sağlanmış, Türk şirketlerinin Bulgaristan’daki yatırımları artmıştır. Özellikle, özelleştirme sırasında Türk iş adamlarının satın aldığı oteller ve servis sektörü, Türk azınlığın istihdamı için yeni alanların açılmasına vesile olmuştur.(77) Bugün 1.640 Türk firması, mobilyadan otelciliğe pek çok sektörde Bulgaristan’da faaliyet göstermektedir. 1997’de Türk şirketlerinin Bulgaristan’daki yatırımları 14 milyon dolar iken 1998’de 70 milyon dolara çıkmıştır.(78) İki Türk bankası, Ziraat Bankası (Temmuz 1998) ve Demirbank (Mart 1999), Bulgaristan’da şube açmıştır. Türkiye, Bulgaristan’a yaptığı yatırımlar bakımından yabancı sermaye ile karşılaştırıldığında, 1998’deki verilere göre sekizinci sıradadır.(79)

Temmuz 1997’de Bulgaristan Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’yi ziyareti sırasında savunma, çevre ve turizm ile ilgili konularda yeni anlaşmalar imzalanmıştır. Peter Stoyanov’un Türk azınlığa karşı 1980’li yıllarda yürütülen asimilâsyon kampanyasından dolayı özür dilemesi, Türkiye’de büyük yankı uyandırmıştır. Kasım 1998’de Bulgar Başbakanı İvan Kostov’un Türkiye’yi ziyareti sırasında, 1989’da Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç edip yerleşenlerin sosyal hakları konusunda da bir anlaşma imzalanmıştır. Dolayısıyla, ilk dönemde Türk azınlık ve soydaşlarla ilgili iki ülke arasında başlatılan temaslar, yavaş yavaş meyvelerini vermeye başlamıştır.

2001 - 2003 yılları arasındaki dönemde, Bulgaristan’daki Türkleri ilgilendiren yeni olumlu gelişmeler söz konusudur. Öncelikle Türkler, Bulgar Hükûmetinde koalisyon ortağı olarak yer almıştır. Avrupa Birliği ülkeleri sınırları içinde Bulgar vatandaşlarına vizesiz dolaşım hakkı tanınmasından dolayı, Türkiye de Bulgar vatandaşlarına vize uygulamamayı kabul etmiştir. Bu durum, Bulgaristan’daki Türk azınlığı da ilgilendirmektedir. Bulgaristan’ın birkaç yıl içinde Avrupa Birliğine üye olması söz konusudur.(80) Bulgaristan’ın Avrupa Birliğine girmesi durumunda, Türk azınlığın hareketliliği, iş bulma ve kendini geliştirme imkânları artmış olacaktır. Ahmet Doğan’ın belirttiği gibi, Bulgaristan’ın Avrupa Birliğine girmesi, Türklerin azınlık olarak Avrupa Parlâmentosuna girmesi demektir. Bu da Avrupa Birliği içinde Türk taraftarı bir lobinin oluşmasını sağlayacaktır.(81)

Son olarak, etnik sorunların çözümünde “Bulgar modelinden” söz etmek istiyoruz. Bulgaristan’da, eski Yugoslavya topraklarındaki gibi savaşa sebep olacak kadar etnik sorunların yaşanmaması, dünya siyaset bilimcileri arasında etnik sorunların çözümünde gelişen “Bulgar modelinden” söz edilmesine sebep olmuştur. Bulgaristan’da bu tür çatışmalar olmaması, sosyal ve ekonomik yapılardaki farklılıklara bağlanmaktadır. Çünkü kendisine komşu olan eski Yugoslavya topluluklarından farklı olarak Bulgaristan’ın sınaî değil, tarıma dayalı bir toplumsal yapıya sahip olması; yani burada tarımsal yapıların daha kuvvetli oluşundan söz edilmektedir. Bundan dolayı, Bulgaristan’daki toplumun az hareketli olmasının ve bireylerinin birbirinden kopuk olarak yaşamasının “Bulgar modeline” sebep olduğu öne sürülmektedir. Diğer taraftan, halk arasında etnik açıdan ciddî anlamda çatışmaların olmaması, başka bir sebep olarak görülmektedir.(82) Ancak, burada, Türkiye’nin rolünü de vurgulamak gerekir. Çünkü Türkiye’nin yakınlığı hem Bulgarların aşırılığa kaçmalarını engellemiş hem de Bulgaristan’daki Türklerin öz güven kazanmalarını ve kendilerini güvende hissetmelerini sağlamıştır.

Aslında, 1989 sonundan itibaren günümüze kadar Türk – Bulgar ilişkilerini Bulgaristan’da yaşayan Türkler açısından değerlendirecek olursak, şöyle bir manzara ortaya çıkmaktadır. Bulgaristan’daki Türkler, 1989’daki dönemde olduğu gibi, bu ilişkilerde belirleyici olan ve onlardan etkilenen unsurdur. Yukarıda anlatıldığı gibi, özellikle “yabancı düşmanı (ksenofobi) komünizmin”(83) arta kalan elemanlarını bünyesinde barındıran BSP’nin iktidara gelmesi, Türk azınlığın yeniden bir takım baskılara maruz kalması ve Türkiye ile ilişkilerin bozulması anlamına gelmektedir. Diğer partilerin kurdukları hükûmetler ise, Türkiye ile dostluk ilişkilerini geliştirmek ve tüm hızla Bulgaristan’ı Avrupa yolunda ilerletmek düşüncesindedir. Fakat Bulgaristan’da bütün partiler, -HÖH dışında- demokratik söylemler ardına gizlenerek “dil ve kültür bakımından birleşmiş tek ulus yaratma” düşüncesindedir.(84)

Başka bir açıdan baktığımızda, Türkiye’nin de Bulgaristan’la iyi ilişkiler içinde olma girişimleri, hem Bulgaristan’da yaşayan Türkler hem de Türkiye’ye 1989’da göç etmiş olan soydaşlar bakımından önem taşımaktadır. Çünkü Bulgarların Türk azınlığa karşı tavırlarının değişmesi, Türkiye’ye karşı tavırlarının değişmesi anlamına gelmektedir. Bulgaristan’ın Türkiye’ye tavır alması, Türk azınlığa karşı baskıyı artırması demektir. Sonuçta, Türkiye’ye yerleşmiş; ancak Bulgaristan’da yaşayan akrabaları olan soydaşlar, ilişkilerin kötüye gitmesi durumunda manevî olarak belki de en fazla etkilenen kitledir. Türkiye’nin Bulgaristan’da Türklerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde ekonomi ve eğitim alanlarında yatırım yapması, soydaşlarımızın ana vatanla olan bağlarının kuvvetlenmesini sağlayacaktır. Türk azınlığın Avrupa Birliği üyeliğine hazırlanan Bulgaristan ile Türkiye arasında “dostluk köprüsü” oluşturmasının ileriye dönük ikili ilişkilerin gelişmesi bakımından da önemini vurgulamak gerekir.

 

Ayşe KAYAPINAR

Paris, École des Hautes Etudes en Sciences Sociales’de doktora programı öğrencisi

Stratejik Araştırmalar Dergisi Sayı: 2 EYLÜL 2003 Yıl: 1

M.K. Atatürk

"Muhacirler kaybedilmiş topraklarımızın milli hatıralarıdır."

"Balkan milletleri içtimai ve siyasi ne çehre arz ederlerse etsinler, onların Orta Asya'dan gelmiş aynı kandan,

yakın soylardan müşterek cedleri olduğunu unutmamak lazımdır."

M.K. Atatürk

Göçmen Kızıyım

Ece Naz Sönmez
''Ben Bir Göçmen Kızıyım''

Koşukavak Çamları

Ziyaretçi Sayısı

01.04.2009 tarihinden itibaren gelen ziyaretçi sayısı.
111424
BugünBugün638
DünDün482
Bu HaftaBu Hafta1322
Bu AyBu Ay4037
ToplamToplam1114245
Online Ziyaretçi: 4

Copyright © 2009-2017. Koşukavak Yöresi Kültür ve Dayanışma Derneği. Tüm Hakları Saklıdır.

        

Güneştepe Mah. Neşet Ertaş Cad. No:166/A Osmangazi / BURSA
Tel: 0224 2523848